SADAKO'NUN TURNALARI
- Aziz Alkan
- 27 Mar 2019
- 2 dakikada okunur

6 Ağustos 1945 günü insanlığın en büyük buluşuyla yaktılar Hiroşima'yı. Cehennem zebanilerini bile kıskandırmıştı insanoğlunun kendi kendine yaptığı bu vahşet, zaten dünya üzerinde bir insan vardı insanı yok edebilecek. O gün orada yanan binadan, taştan, topraktan ibaret değildi; aslında o gün orada bilim yandı, insanlık yandı, vicdanlar yandı. Nazım'ın "Kız Çocuğu" Sadako Sasaki henüz iki yaşındaydı bomba atıldığında. On iki yaşında yakalandı kansere. Şayet kağıttan bin turna kuşu yaparsa sağlığına kavuşabileceğine inanıyordu. Azrail kapıyı çaldığında ise takvimler 25 Ekim 1955'i gösteriyor, turnalar ise altı yüz kırk dördü... "Kanatlarınıza "Barış" yazacağım böylece tüm dünyaya uçabileceksiniz." diyordu turnaları yaparken, uçabildik mi sahiden bir turna misali yoksa elimizdeki bu kadar imkana rağmen tek yaptığımız boğulmak mı içinde? "Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler." demişti ya şair verebildik mi çocuklarımızın eline yiyebilsinler diye o şekeri yoksa tek yaptığımız mermi yemediklerinde sevinebilmek mi?

EN BÜYÜK BULUŞ
"En büyük buluş nedir?" Yıllardır üzerine sayısız yorum yapıldı belki de yüzlerce düşünce ama bakınca elimizde hala net bir cevap yok. Bana sorarsanız Wright Kardeşler gelirdi aklıma bir insanın da uçabilmesini sağladığı için belki, günümüzün insanlığı onların yaptığı uçaklarla Halep'i, Bağdat'ı, Gazze'yi bombalamasa; Graham Bell derdim belki uzakları yakın ettiği için, ama insanlığımız onun bulduğu sinyalleri kullanmasa mayınları patlatırken; süper lezzetli yiyecekleri söylerdim belki de endüstriler, daha fazla kazanma açlığı, daha fazla üretme açlığı uğruna bu yiyeceklerle insanları kanser etmeye kalkışmasa. Görüyoruz işte insanoğlu en büyük robot dünyadaki hem de kendi kendini yok etmeye programlı. Albert Einstein zamanında çok güzel özetliyordu bu durumu "Atom bombasını bilim yarattı, fakat asıl kötülük insanların beyinlerinde ve kalplerindedir." diyerek. Kyoto Protokolü imzalanıyor mesela diyoruz ki büyük bir adım attık ta ki denizlerimizde fabrika atıklarından ölen balıkları, otel yapmak için kesilen, yakılan ormanları görene kadar. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi diyoruz mesela ta ki haber bültenlerini açıp da batan mülteci gemilerini, şeker yerine ölümle buluşan çocuklarımızı görene kadar. İnsan o ölçülemez zekasıyla çığır açan bir canlıdır bu yüzdendir ki hiç durmadan gelişen bir teknolojiye sahibiz. Daha da iyisine sahip olacağız, olmak için çalışacağız. Bu müthiş beyinler durmadan çalışacak ve üretecek ancak bunları kullanma noktasında ise ihtiyacımız olacak tek şey temiz vicdanlar olacak.

MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KUDRET!
Kaldırsak başımızı göğe, göreceğiz aslında Sadako ve onun gibi binlercesini. İşte orasıdır ki bize kaybolan insanlık bilincini geri verecek. Evet, milyonlarca işlem yapabilen bilgisayarlar yapabiliyoruz ama bu bilinç sevgiyi işlememize yardım edecek; evet, genetiğini değiştirdiğimiz yiyeceklerle sağlığımız pahasına karnımızı doyuruyoruz ama bu bilinçle hep daha fazla kazanmaya olan açlığımızı doyuracağız. Okulda üyesi olduğum bir kulüp ,KUAkran, sayesinde çok önemli bir şey öğrendim, aynı fikirde olmak şart değil önce anlamak lazım. Önce birbirimizi anlamak lazım; önce önyargılarımızı, hırslarımızı kırmak lazım; önce yaşadığımız gezegeni, insanlarını sevmek lazım işte muhtaç olduğumuz kudret budur. E neymiş o zaman en önemli buluş?
Odur ki: Sadako'nun turnalarının kanatlarında
Onlar ki yeryüzüne konduklarında insanlığın en büyük değişimi olacak
O ki: Barış.

Comments