Değersiz Hissediyorum
- Şeyma Elieyioğlu
- 9 Ağu 2020
- 2 dakikada okunur

Hepimiz zaman zaman duygularımızı uçlarda yaşamaktayız. Bir gün çok sevildiğimizi hissederken ertesi gün kimse bize değer vermiyormuş gibi hissettiğimiz olur. Kimi zaman da verdiğimiz değerin karşılığını alamadığımızı düşünürüz ve bu duygular içimizde öylesine birikir ki sevilmeye layık olmadığımızı düşünürken bulabiliriz kendimizi. Bunlar ve benzeri duygular hayatın akışında yakamızı bırakmazlar. Depresyon gibi sinsi ve yaralayıcı darbelerde de bu duyguların payı azımsanamayacak derecededir. Depresyonun birçok nedeni olmakla birlikte en büyük yandaşlarından birisi de değersizlik hissidir.
Bizler günümüzde ilişkileri doyumsuzluk boyutunda yaşamaktayız. Bir kişiye ilgi duyuyorsak eğer mutlaka o kişinin de bize aynı oranda ilgi duymasını istiyoruz. Örneğin karşı cinsten birini beğenirsek eğer aynı beğeniyi göremediğimiz sürece değersizlik hissi yaşamaya başlıyoruz. Bu yıpratıcı duygular hepimizin hayatında belli ölçülerde olmakla birlikte dozunda olmadığı sürece katlanarak artıyor ve 'kimse beni sevmiyor, kimse beni anlamıyor, çok yalnızım, ben değersizim, kendimi hiçbir yere ait hissetmiyorum' gibi cümleler kurmamıza neden oluyor. Devamı ise çok daha vahim durumlara kapı aralıyor. Değersiz hisseden kişi günden güne çevresine karşı ilgisini yitiriyor ve öz güven kaybı yaşamaya başlıyor. Çevresindeki herkesin birbiri ile uyumlu olduğunu ve kendisinin bu çemberin dışında kaldığını düşünen kişi kendini suçlamaya ve beğenmemeye başlıyor. Hiçbir şeyi hak etmediğini düşünerek mutlu olabileceği durumlara karşı bile isteksiz ve kayıtsız kalabiliyor. Sonuç olarak depresyonun tüm belirtilerini gösteriyor ve yaşadığı bu kısa hayatı kendisine zindan ediyor.
Peki bize başkaları tarafından biçilen değer benliğimiz adına belirleyici midir?
Bir insan eğer ilgi duyduğu kişi veya kişilerden beklediği değeri alamadığında değersizleşiyor ise bu kişi veya kişileri tanımadan öncede değersiz olması gerekmektedir. Hiç birimiz bir veya birden fazla kişinin bize biçmiş olduğu ilgiyle var olmadığımız gibi bu ilgisizlik ile yok da olamayız. Olmayız demiyorum, olamayız diyorum çünkü böyle bir şey mevzu bahis değildir. Çok samimi söylüyorum, gerekirse 5 milyon kişinin 5 milyonu da sizi sevmesin ve size değersiz muamelesi yapsın, eğer siz bu muamelenin gerçekliğine kendinizi inandırmazsanız, bu 5 milyon kişi yalnızca hissettikleriyle kalır. Tıpkı büyük bir elmasın değersiz kabul edildiği koca bir ülke gibi düşünün bu örneği. Elması da tıpkı insanlar gibi düşünebilen ve kendi kendine hareket edebilen bir canlı olarak hayal edin. Yürüyen koca bir elmas. O elmas değerinin farkında olunmamasıyla değerinden bir şey kaybetmez. 5 milyon insan değersiz görse fakat o elmas kendisinin farkında olsa, her şeye rağmen el üstünde tutulacağı bir yaşam elde eder. Fakat insanların dedikleriyle ilgilenmeyi tercih edecek olur ise asla ne kadar değerli olduğunu göremez ve kendi istediği hayata değil de çevresinin onun adına karar verdiği bir hayata mahkum olur.

Bu hayata her birimiz yürüyen koca bir elmas olarak geldik. Hatta çok daha fazlası. Karmaşık, harikulade bir beyine, mükemmel sistemlerle donatılmış bir bedene sahibiz. Eğer bunun farkında olmazsak ve kendimizi başkalarının bize yüklediği anlamlarla anlamlandırmaya çalışırsak kaybeden yine biz oluruz. Bunun yerine bize daha doğarken bahşedilmiş olan değiştirilemez değerin farkına varmalı ve kendimizi el üstünde tutmalıyız. Bunu yapabildiğimiz sürece 'değersizlik' bizim için yalnızca sözlükteki bir kelimeden ibaret olacaktır.
Comments