top of page

Hey Balım, biraz sakin ol


Merhabalar. Öncelikle profilimde kendimle ilgili söylemediğim bir şeyle başlamak istiyorum. Zaten herkes de "Haydi, profiline bakayım, kimmiş bu?" demez. Ben ciddiyetin insanların huzuruna ve mutluluğuna inhibitör etkisi yarattığının düşüncesinde olan biriyim. Tabii bu demek değil ki ciddiyet kötü bir şey. Ama her şeyin bir sınırı olduğu gibi ciddiyetin de, özellikle insanın kendisine ve hayatına gösterdiği ciddiyetin bir sınırı olmalı demek istediğim.


Balım, mutluluk hedefin mi? Neden?


Hayatımızın her döneminde, ister üç ister otuz üç yaşında olalım her zaman her saniye sorumluluklarımızla çevrili aldığımız nefes. Anaokulundayken oyun saatinden sonra oyuncaklar toplanacak, ilkokulda çarpım tablosu ezberlenecek, lisede üniversiteye hazırlanacak, üniversite de artık size kalmış o evre biraz daha gevşekleşebilir koşullara göre. Bunlar dışarıdan bakıldığında görünenler. Fakat içeride "bu ne ki abi yaa" dedirtecek neler var neler. Altına kaçırması var, kantin sırasındayken hoşlandığın kadını/erkeği kesmesi var, hocanın sana takması var liste böyle uzar gider siz uzatırsınız bu kısmı. Ki zaten buraya kadar olan kısım hepimizin sorunu. "Sorun mu, ne sorunu ya? Bunlar da koyacaksa yaşamayalım be" demeyin. Bunlar her zaman içinde hapsolduğumuz ve mutluluğumuzu bize sanki bir hedefmişçesine gösteren etkenler.


Mutluluk asla hedef olmaması gereken ve özünde de öyle bir şey olmayan bir duygu bence. Mutluluk öyle yok şu okulu kazanayım benden iyisi yokla ya da şunu alıp para dökeyim sonra uff keyfime diyecek yokla falan gidecek bir şey değil. En son ne zaman mutlu olduğunu hissettin? Ya da dur şöyle sorayım, mutluluğun ne olduğunu hatırlıyor musun? Evet diyenlere ve şu anda mutlu hissedenlere diyecek lafım yok, katlanarak çoğalsın. Fakat sen, hala hayatındaki sorumlulukları sana mutluluğu getirecek kadar ciddiye alan sen bu yazı senin içindir.


Buraya kadar çok pıtırcık geldiğimize göre ortam biraz rahatlamıştır, ben devam edeyim. Hayatının iplerini okuluna, bindiğin arabaya, gittiğin mekanlara ve yanında arkadaş diye tuttuğun ama sana zarar ziyandan başka hayrı olmayan herkese bırakmışsan senin çok da tercih yapacak bir ortamın yok demektir. Buraya aileyi bile katabilirim.


Senin sokağa attığın ilk adımdan itibaren topluma karıştığına şüphe yok. Onlarla beraber yürüyorsun, onlarla beraber giyinip konuşuyorsun. Onsuz yapamıyorsun. Çünkü tercihlerini kendin yapamayacak kadar kaptırmışsın. Aşırı ciddiye almışsın. Ama ne olur yanlış anlama beni, bu asla senin suçun değil. Hepimize gösterilen şey bu. "Oku ve büyük adam ol" dediler, yaşıtlarımızı düşman vurur gibi eleme yarışına soktular. Yarışın sonuna geldik dedik ki "Ben x alanında büyük adam olacağım." Dediler ki " Aaa, hiç olur mu? Aç kalırsın aç. Git doktor ol avukat ol. Başına iş çıkartma!" Sonra da işte durum ortada. Ne yeteneklerimizi bulduk, ne istediğimiz hayatı yaşayabildik ne de büyük adam olduk.


Biz hayatımızın ipini ilmek ilmek örüp başkasının parmakları arasına sardık sanki bizi bizden daha iyi bilirmiş gibi. Sonra öyle denildi, bu iş bundan başka olmaz gibi fikirlerle kendimize olan güvenimizi belki de bitirdik. Çünkü ciddiye aldık. Okulunu, arkadaşını, sevgilisini, abisini, ablasını, bakkalını, parasını derken hiç "Ben!" dedik mi? Ben gitti, yerine çok basitçe halledebileceğimiz sorumluluklar koca bir dağ gibi oturdu hayatımıza. Öte yandan belki halledemezdik gerçekten de ama o zaman da neyi yapıp yapamayacağımızı görürdük. Düşe kalka öğrenebilirdik hayatı gerçekten ve düşmemiz de kalkmamız da bizim elimizde olurdu. Gerçekten içimizden gelerek kalkardık her düştüğümüzde. Şimdi ki gibi zorla, bir takım dayatmalarla olmazdı yani.


İnsanlarla olan ilişkilerimiz bile sanki bize diretilmiş. Kadınlar şu anlatacağım saçma sapan olayı çok iyi bilir. (Şimdi deşifre etmesene be isyanları gelmez umarım😂.) Eğer biz kadın arkadaş grubunda iki kadın birbirine baya olaylı küsüşmüşse o grubun geri kalan üyeleri de zamanla birbirinden ayrılır. Mitoz geçirir bir nevi resmen. Çünkü kavga edenler kavgayı, diğerleri de neyi ciddiye alıyorlar bulamadım ama bir şeyleri ciddiye alıp güzelim dostluklar zincirinin her halkasını teker teker elcağızlarıyla parçalar ve ayırırlar. Olan güzel anılara olur, olan zor bulunan dostluklara olur. Kocaman özlemler kalır elimizde bir de ciddiyetimizden dolayı bir takım kinler, öfkeler...


Sevgilin olur mesela, erkek yanındaki kadına değer veriyor diye hanımcı olur. Yahu ne alaka? Adam yanındaki kadını seviyor, değer vermek ve el üstünde tutmak istiyor. Sanane kardeşim. Sonra bu erkek eğer arkadaşlarının gazına da gelirse yandık. Ona dayatılan ve aşırı ciddiye aldığı erkeklik profilini takınır ve kadın değersiz ve sıradan biri gibi görülmeye dayanamaz gider. Belki de dünyanın görüp göreceği en güzel aşk hikayesi yine saçma sapan şeyleri ciddiye almaktan dolayı biter. Geriye gözyaşı, geriye acı ve içi boş edebi tripler...



Şşş, tamaam. Sil gözlerini.

Bak, gördün mü? Biliyorum ben bunları ve daha nelerin kafanda, kalbinde geçiyor biliyorum. Çünkü ben de böyleydim. Ciddiydim. Her şey gererdi, nedenini anlamazdım pek. Şimdi geliyor kafası diyeyim. İstemiyormuşum çünkü. Birileri bu işin böyle olacağını söylemiş bana ben de buna inanmakla kalmamış bir de bunu öyle ciddiye almışım ki kendimi unutmuşum daha doğrusu kendimle tanışmamışım bile. Her şeye yetişmeye çalışmışım. Harika bir arkadaş, sevgili, öğrenci, evlat, kardeş, müşteri, yolcu (bu böyle devam eder, yeterli) olmaya çabalarken aslında bunları çok da istememişim. Olan bana olmuş. Lüzumsuz kişilikler ve olaylarla vakit harcamışım. Kendimi yormuşum ve artık mutluluğum benim bir amacım olmuş. Çok yol kat etmedim daha belki ama en azından artık istediğim gibi yaşayabiliyorum. Ciddiyetimi asgari düzeye indirmeye çabalarken hala bocalıyorum, gençlik tabii. Sorumluluklarımı teke indirip onu da sadece kendime karşı yaptıktan sonra ciddiye alacağım tek şey bu olacak. Çünkü her gece yastığa başımı koyduğumda yanımda ne ailem, ne arkadaşlarım, ne de hocalarım ve diğer insanlar oluyor.


Yaşamaktan ya da tercih etmekten korkma


Kaybedecek tek şeyimiz var o da vaktimiz ve enerjimiz. Şimdi düşün, seni aşırı geren ve mutsuzluğu sanki Everest'in zirvesindeymiş gibi gösteren şeyin ne? Acaba onu aşırı mı ciddiye aldın? Balım, biraz sakin ol. Yapmak istiyorsan yap. Başarırsan aferin, yapabiliyormuşsun. Başaramazsan olsun, ders almış olursun. Bir dahakine başarırsın belki de.


Ördüğün her ilmek, senin emeğin ve varlığın demek. Hayatının ipini sakın başkasına bırakma.

Comments


bottom of page