top of page

Blah Blah Blah...


-Çok konuşmak,

insanın gözden düşmesi için en kısa ve en emin yoldur.- (La Bruyere) 

İnsan doğası gereği devamlı olarak iletişim halindedir. Yalnızca bakışarak veya beden diliyle de iletişim kurmaktayız. Fakat bizler en çok 'konuşarak' iletişimi tercih ediyoruz. Çünkü kendimizi daha iyi ifade etme ihtiyacı duyuyoruz ve karşı tarafın bizi anlamasını sağlamak için olağanüstü bir çaba sarf ediyoruz. Anlaşılmadığımızı düşündüğümüz takdirde de her cümlemize bir yenisini ekliyoruz. Peki karşı tarafa kendimizi ispatlamak gerçekten bu denli önem arz ediyor mu?

Bana sorarsanız bu sorunun cevabı koca bir 'Hayır'. Eğer anlatmaya çabaladığımız her şeyi anlatabilmiş olsaydık şu an geçmişe dönüp baktığımızda her şeyin pürüzsüz olması gerekirdi. Çevremizde devamlı olarak konuşma trafiğine maruz kalıyoruz. Bazen bizlerde buna dahil oluyor ve dozunu kaçırıyoruz. Farkına varmadan çok konuştuğumuz zamanlarda ise kendi kendimizi ele veriyor ve iç dünyamızı tamamıyla karşı tarafa açıyoruz.


Zayıf yönlerimiz belki de kendimize saklamamız gereken en mahrem noktalarımız olmalı. Zayıflıklarımızın, eksik yönlerimizin farkında olmalıyız ve onları düzeltebilmek için çabalamalıyız. Fakat bunları arkadaşlarımızla dertleştiğimiz o çok hassas anlarımızda dillendirmek yerine kendi kendimize halletmeliyiz. Konuşarak düzeltilemeyecek şeylerin olduğunu veya ne kadar etkili konuşsak da her şeyi istediğimiz gibi anlatamayacağımızı bilmeliyiz. Başta da değindiğim gibi iletişim yalnızca konuşmaktan ibaret değil. Sizi tanıyan ve gerçekten seven insanlar sadece bakışınızdan bile ne demek istediğinizi anlayabilirler. Özel hayatınızı düşünün, ayrılıklarınızı. Attığınız o uzun mesajlara rağmen karşı tarafın sizi anlamadığı zamanları düşünün. Sorun gerçekten sizin bir şeyleri anlatamamış olmanız mıydı? Yoksa karşı tarafın sizi anlamak istememesi mi? Bu yalnızca bir örnek. Konumuz özel hayat veya arkadaşlık ilişkilerimizden ibaret değil. Genel olarak az ama öz konuşmayı öğrenmek bizi birçok hatadan, yanlış anlaşılmadan uzak tutacaktır. Hata diyorum çünkü bazen fazla kaptırıyoruz kendimizi, ağzımızdan çıkanı gerçekten kulağımızın duymadığı anlar oluyor ve çoğu zaman da dedikodu yapıyoruz. Ve inanın bana dedikodu kadar baş belası bir olay daha yok. İnsanlar sigara veya alkolden önce dedikoduyu bırakmalılar.


Hiç mi konuşmayalım?

Sanırım bu soruya en güzel cevap tahmin edersiniz ki, 'az ve öz' olacaktır. İletişim kurabilmek ve özellikle hayatın her alanında kendini etkili ve doğru ifade edebilmek oldukça önemlidir. Fakat 'konuşmak' ile 'çok konuşmak' tamamıyla farklıdır. Konuşmayı seven bir birey olarak umarım önce kendime sonrasında yazımı okuyan herkese bir faydam dokunur. Ne demiş atalarımız,

-Sana senden olur, her ne olursa, 

başın selamet bulur, dilin durursa.

İyi haftalar :)


Comments


bottom of page