Bi Gün Yine Haklıyım
- Şeyma Elieyioğlu
- 31 Mar 2019
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 25 Ağu 2019

İnsan tarih boyunca davranışları ardındaki mantığa sığınmıştır. 'Saçma' diye nitelendirdiğimiz davranışlarımızı düşünelim. Atmamamız gereken bir mesajı atmak veya tok olduğumuz halde bir şeyler yemeye devam etmek gibi basit şeyleri düşünelim öncelikle. Bu eylemlerimiz gereksiz ve olmasa da olur, hatta olmasa daha iyi olurdu diyebileceğimiz türden eylemlerdir. Sorsanız 'neden?' diye muhtemelen aldığınız cevap çokta mantıklı gelmeyecektir size. 'Canım öyle istedi' ya da 'kendimi tutamadım' gibi şeyler duyarsınız veya söylersiniz ilk seferde. Fakat durumu daha farklı ele alırsak, mesela bu davranışları gerçekleştiren kişiye karşı daha eleştirel yaklaşırsak, kişi muhtemelen sizi o davranışın ardındaki mantıklı bir sebebin varlığına ikna etmeye çalışacaktır. Bunu hangi birimiz yapmıyoruz ki. Savunma mekanizmamız direk devreye giriyor ve 'çok yiyorum çünkü...' diye başlıyoruz cümlelerimize veya 'o mesajı atmam gerekiyordu çünkü...' diye devam ediyor cümlelerimiz. Hayır gerekmiyordu. Çok yemek yemenizin de aç olmanız dışında herhangi bir mantıklı açıklaması olamaz. Tek nedeni sizi mutlu ediyor olması olabilir, kendinize engel olamıyor olabilirsiniz veya o mesajı atıyorsunuzdur çünkü bir beklentiniz vardır ve onun gerçekleşme ihtimali sizi mutlu ediyordur.
Ne yazık ki mutluluk bulma düşüncesiyle yaptığımız her şey mantıklı olamıyor

Okuduğum bir kitapta ''ilkel toplumlarda 'simge' dediğimiz kavramın bizdekinin aksine 'temsil'den ibaret olmadığı'' yazıyordu. Örneğin karısı doğum yapmakta zorlanan bir yerli, evindeki bağlı olan her şeyi çözmeye başlıyor ki eşinin de rahmi çözülsün ve rahatça doğum yapabilsin. Bizim için bu davranış tamamen boş ve temsilden ibaret fakat bunu o insana sorsanız sergilemiş olduğu davranış belki de ölüm kalım meselesiydi ve elbetteki temsilden ibaret değildi. Bizler de aynı bu örnekte gördüğümüz gibi gün içerisinde birçok kez belki de sırf 'psikolojik olarak rahatlamak' için yapmış olduğumuz saçma bir hareketin sonsuz doğruluğuna inanıyoruz. Halbuki sadece öz eleştiri yapabilmeli ve hiçbir zaman %100 haklı olamayacağımızı bilmeliyiz. Bazen tabularımızı yıkmamız gerekiyor. Bu her zaman mesaj atmak veya çok yemek gibi basit şeyler olamıyor ne yazık ki. Kimi zaman kırdığımız bir kalp, kimi zaman göz yumduğumuz bir yalan farklı insanların da hayatına dokunan gerçeklikler olabiliyor.
Bu yüzden önce kendimi sonrasında bu yazıyı okuyan herkesi kısa bir öz eleştiriye davet ediyorum. Hatalarımızı ders, derslerimizi rehber edinmek ümidiyle...
댓글