Leydi Elizabeth

Merhaba! Kraliyet tarihinin tek anlatıcı Philippa Gregory değil,artık biraz da başka yazarlara göz atalım dedim. En sevdiğim ikinci yazarım Allison Weir 1.Elizabeth'i öyle güzel anlatmış ki tadı damağımda kaldı, ben de 76152612 kez okudum.

Prenses Elizabeth

Elizabeth, 8.Henry'nin ikinci çocuğu ve bir hayal kırıklığı olarak dünyaya gelir çünkü kendisi kızdır. Babası kral annesi Anne Boleyn'in yıllarca peşinden koşmuş onunla evlenebilmek için ülkesinin dinini bile değiştirmiştir. Bu yüzden kızcağızın doğum haberi babasını dumura uğratmış. Elçilere gidecek müjde mektuplarında prens kelimesinin sonuna birer -es eklemek zorunda kalmak Henry'nin çook gücüne gitmiş.Amma velakin Elizabeth azıcık büyüyüp babasına ne kadar benzediğini gösterdikçe babası da kızına büyük bir sevgi ve tahtta öncelik gösterir. İlk kraliçesinden doğma Mary'i Prenses Elizabeth'in hizmetlisi yapmakta dahi çekince göstermiyor! Kızıl saçları, inatçılığı ve keskin zekasıyla Elizabeth gerçekten babasının kopyasıymış. 3 yaşına kadar ailesiyle mutlu mesut yaşamış.

Minik Elizabeth'in olduğu iddia edilen portresi

Leydi Elizabeth

Sonra birden yeni elbiselerin oyuncakların arkası kesiliyor ve hizmetçileri artık ona prenses değil de leydi diyorlar. Daha 3 yaşındaki bir çocuğun bunları fark etmesi kızımızın ne kadar da algıları açık zeki bir insan olduğunun göstergesi. Üvey kardeşi Leydi Mary, Elizabeth'e annesinin idam edildiğini söyleyerek tüm bu olanlara açıklık getiriyor. Küçük kafasında ölüm düşüncesi çok oturmasa da annesini sonsuza dek göremeyeceğini öğrenince çok üzülüyor. Neyse ki Babasının yeni eşi vicdanlı bir kadın.Mary'e de miniğe de sahip çıkıyor ve babasıyla aralarını düzeltiyor kızların.

The Tudors dizisinden

Kralın kardeşi

Elizabeth 15-16 yaşlarındayken biricik(!) babası ölüyor ve erkek kardeşi Edward tahta geçiyor. Henry ölmeden önce akıllılık ederek kızlarını yeniden veraset sırasına katıyor.Yani Mary ve Elizabeth artık prenses olmasalar da Kralın kardeşleri olarak taht varisleri onlar. Ama minik kardeşleri henüz 9 yaşında olduğundan ona rehberlik eder lordlardan oluşan bir konsey kuruluyor ve ülkeyi bu ensesi kalın adamlar yönetmeye başlıyor. Edward çocukluğundan beri Protestan inancıyla yetiştirildiğinden ülkede düşman olarak görülen Katoliklere oldukça baskı uygulanıyor. E ikisi de hristiyan güzellikle geçinseler ya diyorsanız bunu bizim şii alevi sunni diye insanları ayrıştırmaya çalışanlarla aynı kafada görebilirsiniz.Elizabeth için hava iyi hoş çünkü kendisi de koyu bir Protestan ammaa Mary tıpkı annesi Aragonlu Katherine gibi dindar bir katolik ve bu yüzden Kral Edward'la arası açılıyor.

Leydi Mary

Genç kral, stresten mi genetik bir hastalıktan mı bilinmeden aniden ölüveriyor. Mary'e gün doğuyor -kardeşi falan ama yıllardır baskılardan illallah etmiş- ve taht varisi olarak Kraliçe Mary oluyor. Elizabeth için asıl kötü günler maalesef burda başlıyor. Mary aynı baskıya kendisi de maruz kaldı, tolerans gösterir mi ki falan diyorsanız bin kat beterini yapıyor ve protestanlara kan kusturuyor. Diri diri pek çok insanı yaktığından adı Bloody Mary olarak anılıyor.Halkım tarafından kanlı İlayda olarak bilinmek açıkçası pek istemezdim.

Mary hükümranlığı boyunca sürekli olarak Eliazbeth'den kuşkulanıyor, ev hapsinde tutuyor kızcağızı. Elinden kitaplarını kağıtlarını bile alıp adeta tecrit ediyor. Halk da Mary'den bıktığından bizimkini tahtta görmek istiyorlar. Devamlı olarak isyanlar oluyor ama Elizabeth hiçbirine adını karıştırmamaya özen gösteriyor, eee ucunda kelle var!

Kraliçe Elizabeth

Mary pek çok düşüğün ardından kendini kapatıyor hastalanıp yataklara düşüyor. Kırklı yaşlarında hayata gözlerini yumduğunda ise İngiltere halk tek bir seste birleşiyor.

God Save the Queen Elizabeth!