İtalya'dan Çin'e Yolculuk; Matteo Ricci
- Irem Ercan
- 27 Mar 2019
- 3 dakikada okunur
İnsanı hayvandan ayıran en büyük fark düşünmesidir derler. Bence sadece düşünmesi değil, merak etmesi de ayrıldığımız noktalardan biri. Tarih sahnesine çıkışımızdan şimdiye de bir düşünün. Şu an sahip olduğumuz her şey merak duygumuzun sonucu. Coğrafi göçler de teknolojik gelişmeler de savaşlar da. Bildikçe bilmek istedik, bilinmeyeni bilmek, bildiklerimizi paylaşmak ve bazen bencilleşerek kendimizden olmayanı bizden yapmak istedik. Bu bazen güzellikle oldu, çoğu zaman zorla. Bu yazımda elimden geldiğince Hristiyanlığı yaymak için 16.yüzyıl İtalyasından kalkıp taa Çin'e giden bir adamın hikayesini anlatmaya çalışacağım.
Tamam da kim bu Matteo Ricci?
Bilmeye aç bir rahipti Matteo Ricci. Bildiğim kadar varım, diyordu ve fener misali bilgisiyle etrafını aydınlatıyordu. Misyonunu genişletmek için, Portekiz'den Çin'e yelken açtı. Amacı kutsaldı, Hristanlığı tanıtmalıydı! Açıkçası bunu o dönemin Çin'inde gerçekleştirmek bana biraz ütopik geliyor. Çinliler inançlarına sarsılmaz derecede bağlıydı ve gururluydular.Belki bunu kibir olarak düşünebiliriz çünkü kendi inançlarını diğer inançlardan üstün olarak görüyorlardı. Matteo Ricci'nin işi kolay değildi ama kendini sevdirdi. Nasıl mı? Onlardan biri olarak tabi ki! Klasik Çince'yi sanki onlardan biriymiş gibi öğrendi, konuştu ve öyle adapte oldu ki dışarıdan bakan biri onun bir yabancı olduğunu anlayamazdı. Hristiyanların yaptığı işleri Çince'ye çevirdi ve bunların hepsini halka tanıttı. Bilgeliğiyle halkın sempatisini kazandı. Sadece halkın değil, bu yabancı imparotorun da dikkatini çekmişti. Kısa sürede saray içinde yükseldi. İmparatorun güvendiği danışmanlarından biri oldu.

Nereden geldi, Neden farklı?
Dönemin şartlarını anlamak için geldiği yer olan Avrupaya, İtalya'ya bakmamız gerekiyor. Avrupa'da özellikle başlangıç noktası olarak İtalya'da Rönesans başlamıştı ve dalga dalga yayılıyordu. Yıllardır kilisenin baskısıyla yaşayan,sorgulaması yasak olan ve ne verilmişse onu kabullenen halk ilk defa soru soruyordu! Neden itaat etmek zorundayız? Neden dünya düz? Soru sordukça merakları ve mantıklı bir açıklama ihtiyacı artıyordu. Gözlem yaptılar ve mantıklı cevaplar vermeye başladılar. Diğer bir deyişle 'yeniden' doğdular. Dogmalara yer yoktu artık.
Böyle bir ortamda doğup yetişen Ricci, sorgulamayı öneriyordu. Körü körüne bağlanmaktansa araştırmayı,sormayı istiyordu. Ne var ki Çin, Avrupa'da olan bu olaylardan bihaberdi. Ming Hanedanlığı hüküm sürmekteydi ve Tang Hanedanlığında olduğu gibi hala dünyanın düz olduğu inanılmaktaydı. Ne var ki Matteo Ricci bunun doğru olmadığını savunuyordu. İnsanlara bunu açıklamak için bir yazı yayınladı ; The Earth is a Sphere. Bu yazısında dünyanın kare olmadığını savunuyor ve örneklerle bunu açıklıyordu.

Hooop! Dünya düz değildir !
Çin toplumu için bu büyük bir iddaydı çünkü Tang Hanedanlığı zamanında inandıklarıyla tamamen zıttı! Tang Hanedanlığı zamanında dünyanın düz veya kare olması sorgulanamazdı, bu doğanın kanunuydu, ne var ki Matteo Ricci'nin geldiği yerde soru sormanın hiçbir kısıtlaması yoktu. Doğru ne, biliyorsanız buyrun açıklayın der gibi.
Matteo Ricci'nin yazısında dikkatimi çeken her şeyi bilimselliğe ve gözleme dayandırması oldu. Argümanının arkasında ve verdiği örneklerle bunu pekiştiriyor. Peki neydi bu örnekler?
Birinci örneğinde teknenin içinde bir denizciyi düşünmemizi istiyor. Uzaklarda da bir dağ olsun. Eğer tekne yeterince yakın değilse adam dağın tepesini göremez. Oysa eğer dünya düz olsaydı , uzaklık farketmeksizin, dağın tamamını görmesi gerekmez miydi?
İkinci olarak yine denizden örnek veriyor. Bu sefer iki gemi düşünelim. Birbirlerinden çok uzaktaysalar birbirlerinin sadece sancağını görürler. Ancak yaklaştıkça yavaş yavaş güverteyi,insanları veya kaptanı görebilirler. Yine soruyor, eğer dünya kare olsaydı birbirleriniz yine uzaklığa bağlı olmaksızın görmeleri gerekmez miydi?
Bu arada bu örneklerin ikisinin de deniz içermesinin sebebi bana göre Portekiz'den Çin'e gelirken kafasından geçen sorular ve gözlem imkanı.
Neyse, özet geçmek gerekirse Matteo Ricci'nin Çin'e geliş amacı Hristanlığı yaymak/tanıtmaktı ama bunu başarabildi mi bilmiyorum. Bildiğim tek şey farkında olmadan (belki de farkında olarak) Çinlilere soru sorma, düşünebilme yeteneğini getirmiş olmasıdır. Kısacası Rönesans nasıl Avrupa'yı aydınlattıysa, aynı etkiyi Ricci de Çin'de yapmış.
Acaba birileri de bize soru sormayı öğretse, ne dersiniz?

Gerçekten ilgi çekici bir konu olmuş.