top of page

Enkidu'yu Düşünmek


Yazıyı ilk kez kullanmalarıyla birlikte bir dizi kültür birikimini ve belki de bu yıllara kadar aktarılan kadim bilgilerin kaynağını oluşturmak dışında, bu yüzyıllara kadar da çok aranan bir şeyin peşine düşen ilk kralın hikayesi. Gılgamış destanı... Kimi açıdan bakıldığında ise belki de kutsal öğütler taşıyan ilk yazıtlardan birisi. Öncelikle birçok ilkleri içinde barındıran bu yazıtın içeriğinden söz etmek istiyorum. Bu yazıt tarihteki yerini yazılı ilk örnek olarak alır ve Uruk kralı Gılgamış'a bir övgü olarak kabul edilmiştir. Ayrıca içeriğinde günümüzde Nuh tufanı olarak bildiğimiz tufanı betimleyen ilk örnektir. Bu aynı zamanda insanlığın ve insan gücünün Sümerler öncesinde günümüzdekinden daha da ileriye taşındığı ama bu tufanla geriye dönüldüğü gibi kimi metafizik teoriyi de beraberinde getirmiştir. Destan birçoğumuzun da merak ettiği gibi ölümsüzlüğü arayan bir kral hikayesidir. Aynı zamanda buradaki karakterlerle özdeşlik gösteren tarihsel ve edebi karakterleri sonraki dönemlerde tekrar tekrar karşımızda görmek geçen yazımda da belirttiğim gibi Aristotales'in bir teorisini sanki kanıtlar niteliktedir.




Kilden Yüzyıllara

Tarihin en eski destanı bulunabilen 56 kil tablete Akad dilinde kaydedilmiş olup halen daha farklı coğrafyalarda gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar sürmektedir. Mitsel ögelerle örülmüş olmasına karşın günümüzde dahi bilim insanlarının pek çok yönden araştırmalarına devam ettiği ve medeniyetimizin en önemli örneklerinden olmuş bir eserdir. Karakter bağlamı oldukça güçlü ve gerçek anlamda onu yüzyıllarca ve kilometrelerce taşıyan onun bu güçlü sanatsal özelliğidir. Onun bu durumunda aynı zamanda postmodern sanatla benzeyen yönlerinin varlığı da ele alınabilir. Bir örneği yan karakter özelliğinin de ince işlenmiş ve güzel dokunmuş olmasıdır. Biz burada bu yan karakteri yani Enkidu'yu ele alacağız.


Kimdir bu Enkidu?

Onun yaratılışı destanın ana karakteri Gılgamış'la doğrudan ilintilidir. Karakter bazında tam tersi olarak yaratılmıştır ve ona bağımlıdır. Gılgamış ondan önce yaratılmış ve daha deneyimlidir Dünya düzeninde. Tanrılara bir sebep olarak gösterilmiş ve Enkidu'nun yaratılışında rol oynamıştır. Lakin Enkiduyla tanıştıktan sonra tamamen değişmeye başlayacaktır. Gılgamış'ın en yakın arkadaşı ve varlığıdır bir nevi aşk arayışının içerisine yerleştirilmiş ölümsüzlük gibidir hikaye. Bu iki karakter için ölümsüzlüğün arayışı destanda ancak birinin ölüşüyle beraber netleşir. Doğanın bir ürünüdür Enkidu. Gılgamış ise gücünü doğadan alır insanların en yenilmezi, tüm buyruklarını Uruk halkının anında yerine getirdiği güçlü bir kraldır. Bu güç zamanla insanların ve tanrıların dikkatini çeker. Bunun üzerine onu yaratan aynı güç, onun potansiyel düşmanını yaratmaya karar verir. Bu düşman, Gılgamış’ın doğadaki eşi, yani aslında zıttı olan Enkidu’dur. Gılgamış nasıl medeniyetin gücüyse, Enkidu da doğanın gücüdür. Fakat insan, zamanında doğayı yenip medeniyeti kurmuştur, Enkidu da Gılgamış tarafından yenilmeye mahkumdur. Bu yenilgi ölüm ya da yok olma yoluyla olmaz. Doğayı değiştirmemiz ve yeniden yaratmaya başlamamız gibi bir değişim süreciyle olur. Temelde rakip olmaları için yaratılan bu iki kahraman zamanla dostluğa dönüşen bir ilişkinin içerisinde bulurlar kendilerini. Fakat tanrıların bu savaş isteğini yerine getirmezler. Gılgamış kurnazlık örneği göstererek onunla dost olmuş ama potansiyelde eş güçlere sahip iki düşmanın karşı karşıya gelmesidir. Medeniyet ve doğa... Enkidu insan fiziğinden uzak daha çok doğayı yansıtması için çeşitli hayvan figürlerinde tasvir edilmiştir. Heykellerinde ve duvar şekillerinde de görülebileceği gibi Gılgamış'ın sol elinde onun kalbine en yakın konumdadır. Zamanla kalbi haline gelmiş onu daha olgun ve yumuşak bir kral haline getirmiştir. 600 yıla yakın sürdürdüğü bu hakimiyet döneminde Enkidu ve onun varlığı gücünün sorgulayıcısı ve sınırı olmuştur içten içe. Enkidu aynı zamanda savaş ve fırtına tanrısının özelliklerini taşır. Fiziksel güç tasviri doğayla eşleştirilmiştir. Akıl gücünü ise yine medeniyet kucaklayacaktır.

''Ölümü hiçe say, yaşamı yücelt! Bir kimseden sorumlu kişi dayanıklı olmalı her şeye; önde yürüyen kişi yoldaşını kollayıp gözetir, sağlam bir ad bırakır kendinden sonrakilere.''


Enkidu'nun(Aşk'ın) Ölümü

Aralarındaki bu içsel uyum ve aynı zamanda kavga insanların ve toplumun doğayı öğrenerek onunla bütün olduklarını gösterir. Avcılıkta kullanılan mızraklar, inşa edilen evler, ateş, surlar bu aklın ve kurnazlığın(metis) ürünü olur. Enkidu değişime uğramış ve uğratılmış ait olduğu doğadan fiziken farklılaşarak uzaklaştırılmıştır insanlar vesilesiyle. Yanına gittiği Shamhat ona eşdeğer bir güçle yarışması gerektiğini Gılgamış'ın yarattığı düzeni değiştirmesi gerektiğini söyler. Enkidu kandırılmakla kalmamış, bozulmaya ve dönüştürülmeye başlanmıştır. Metinde ölümsüzlükle ilgili refleksif bir hal de vardır. Medeniyet ve aynı zamanda sanat ve edebiyat ancak doğayı ona boyun eğdirdiği kadarıyla yaşar. Bu destan doğayı insanın alt etmesi ve dönüştürmesi sonucu ölümsüzlüğe kavuşmuş Gılgamış yüzyıllardır söz ettirir. Enkidu yani doğa ise bu ölümsüzlüğe ancak ölümüyle kavuşabilmiştir. Doğanın yıkılması onun değişmesiyle başlar. Enkidu artık insan kıyafetleri giyiyor onlar gibi yemek yiyor ve içki içiyordur. Bu, insanın ait olduğu yer olarak medeniyetin işaret edilmesine iyi bir örnektir. Enkidu böylece Gılgamış’ın hakimiyet alanına tam anlamıyla girmiş olur. Beraber kazandıkları ve girdikleri savaşlar aynı zamanda Gılgamış'ın zekasının üstünlüğünü ve Enkidu'nun değişimini pekiştirir. Rüyalar destanda önemli ölçüde ağırdır ki Enkidu da ölümünü rüyasında görmüştür. Ve ölüm insanoğlunun yegane yazgısıdır. Enkidu, varlığıyla gücüne güç kattığı dostuna ölümüyle işte bu dersi verecektir. Enkidu yeis dolu bir hastalıkla mücadele etmeye başlar. Tanrılar ona büyük acılarla dolu bir hastalık vermiştir, Gılgamış buradan anlar ki eş değer olduğu bir insan bile ölümün eşiğindedir, sonundaysa ölüm onu ''Gılgamış'ın Enkidu'su'' olmaktan alır. Gılgamış dostu için gözyaşı döker, kendini paralar ve onun yasını tutar. Görkemli bir törenle onu ölüme uğurlar. Sonra dostunun yasını tutmak için kendini çöllere vurur. Bu ölüm onun üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Şüphesiz pek çok ölüm gören hatta düşmanlarına ölüm götüren koca Gılgamış, ölüm olgusunu bu kez bambaşka bir biçimde algılar. Enkidu’nun ölümü, onun olası ölümünü de anlatmaktadır. Nitekim kendi ölümü üzerine ilk kez gerçekten düşünür ve destanın asıl teması olan ölümsüzlük arayışına böylece başlar. Ve asıl ölümsüzlüğün kalplerde bir aşk olarak yaşamaya devam etmek olduğunu anlar. Yaşanılan ve görülen her şeye, herkese aşık olunabilir. Asıl kalıcılık bu eşsiz dostluğun tanrılar nezdinde bile; bu kadar yüce bir zeka ve fiziksel güce hakimiyetle dahi ancak ve ancak zihinlerde ve kalplerde var olabileceği dersini vermiştir. Muhabbetle...

“Ben ölmeyecek miyim? Ben de Enkidu gibi ölmeyecek miyim? Gönlümü üzüntü kapladı. Bana ölüm korkusu geldi.”

Son Yazılar

Hepsini Gör
Adalet ve Güç Üzerine

Adalet  Adalet nedir? Nerden ortaya çıkmış ve insanlar buna neden ihtiyaç duymuştur? Genel geçer bir adalet anlayışı mümkün müdür? Bundan...

 
 
 

Commentaires


bottom of page