top of page

Aşk, Felsefe, Bilim, Çikolatalı puding?

Belki, söyleyeceklerimi çok anlamsız bulacaksınız. Ama inanın ben içimden gelmeyen hiçbir şeyi yazıya dökemem. Ve durum böyleyken, size mantıksız bir şeyi anlatmamın, beni gözünüzde düşüreceğini bildiğimden dolayı kelimelerimi ilk defa bu kadar dikkatli seçeceğim. Bu yüzden başlığım harika!

Yazarlığın ilk adımının insanları tanımak olduğunu önceki metinlerimde de belirtmiştim. Şimdi çok güçlü bir sorudan ve insanların buna verdiği cevaptan yola çıkarak kuvvetli bir sonuca varmayı amaçlıyorum..

Sen hiç aşık oldun mu?

Görünürde bunun 3 tane cevabı olabilir. Aşık oldum, olmadım veya bilmiyorum. Peki ya aşık oldum dediğinizde aslında hiç olmadığınızın farkında mısınız?

Aşk bir felsefedir. Peki felsefe nedir? Bilgelik sevgisi... Bilgiyi aramak ve bilgiye ulaşmak istemek... Peki kesin bir bilgiye ulaşan kimseye filozof diyebiliyor muyuz? Eğer kesin yargılara varabilseydik, felsefeyi fizikten, matematikten, kimyadan ayıran ne olurdu? Size şimdi yerçekimine dair bir soru yöneltsem, ya var olan bilginizle ya da araştırarak bana bunun sonucunu verebilirsiniz. Peki ya size öleceğimizi bildiğimiz halde neden yaşıyoruz diye sorsam ne söylersiniz?

Şimdi de biraz Demokritos hakkında konuşacağım. Demokritos, bugünki modern atom teorisinin ve atom modelinin temelini oluşturmuş bir bilimci olarak biliniyor. Demokritos aynı zamanda bir filozoftur. Hayatı boyunca bir çok şeyin cevabını bulmak için çalışmış bir insan. Sorduğu sorulardan bazılarının cevabını bulduğu için çoğunluk onu bilimci olarak tanıyor. Demem o ki, sorulara kesin cevaplar bulabilen insanları bilimci, hayatı boyunca cevabı arayan insanlara filozof diyoruz.

Şimdi bütün bu söylediklerimden sonra, düşünün lütfen. Bana aşık olup olmadığınızı söylediğinizde kesin bir yargıya varmış olmuyor musunuz? Aynı zamanda aşk bir felsefe değil midir? Peki ama kesin sonuçlarla felsefeden uzaklaşmış olmuyor muyuz? Daha aşkı tanımlayamıyoruz fakat aşkı tadıp tatmadığımızdan, bir duble rakı içince çok emin oluyoruz öyle değil mi? Ben inanmıyorum. Bırakın artık ben aşığım cümlesini kurmayı. Kesinleşmemiş, o güzel hissiyatı propagandaya dönüştürmeyin. Aşık olduğumuzu nasıl anlarız ki? Ben size aşk kelimesini kullanmadan aşkımı tarif etsem anlayabilir misiniz? Aşk her kalpte farklı şekle girer. İşte tam da bu değişkenliğiyle bir felsefedir.

Şimdi sorumu şöyle değiştiriyorum. Siz en son aşk felsefesinden ne zaman uzaklaştınız? İşte ilk sorumun aynısını yönelttim size...

Ben en son insanların bana deliymişim gibi baktığı zaman uzaklaştım aşk felsefesinden. Onlara göre bu kadar çırpınmamın ve haykırmamın mantıklı iki açıklaması olabilirdi: ya parmağım kopmuş olmalıydı, ya da birinin ölmüş olması gerekiyordu. Aslında bir bakıma haklılardı. İlk önce parmağım kopmuş gibi eksik hissettim. Sonra ölmeyi isteyecek kadar nefret ettim her şeyden. Sevgimin aynı kalıp, karşıdakine yakışmamış olduğunu farkettiğimde uzaklaştım felsefeden. Ve en çok da zayıflığım olduğunu kabullendiğimde uzaklaştım.

Şimdi içinizden herhangi birine bu soruyu yöneltsem, aynı şeylerden bahsedebilecek miyiz? Hiç sanmıyorum.. Bırakın aşka felsefe sahip olsun, kalpleriniz değil. Çünkü biz insanoğlu sahip olduğumuz her şeyi kirletiyoruz.

Son bir sorum daha var! Çikolatalı puding sever misiniz?


 
 
 

Commentaires


bottom of page